Allah’ın sonsuz esmaları,  sonsuz tecellileri kainatın her zerresinde hayat bulmaktadır. Her bir esma, belli bir enerji ve bilinç haliyle dünya düzleminde zuhur eder.  Evren, bu enerjilerin sembolüdür. Mesela denizler  Celil ve Cemil esmalarının, dağlar Kaviy ve Hakim esmalarının, hayvanat ise Hayy ve Kayyum esmalarının  görünüm alanlarıdır. Her esma, sistemde kendisi ile ilgili bir alanda ortaya çıkar. Doğa adeta  esmalar ile örülmüş bir estetik oran ve sistemler manzumesidir.

 Evrenin  geometrik bir plan dahilinde yaratıldığı ‘’Her şeyi tek tek ölçtük ve biçtik’’ ayeti ile sabittir. Bütün sistem el Adl esmasının bir ürünüdür. Altıgenler,  beşgenler,  üçgenler…Doğada bir çok şekil, bir çok yaşam formu vardır. Bu şekillerin her biri, bir esmada tecelli eder. Şekillerin belli bir ölçü ve oran ile programlanması Mukaddir esmasının tecellisiyken, tasvir edilmesi Musavvir  ve süslenmesi , ziynetlenmesi  Müzeyyin esmasının ortaya çıkışıdır. İnsan, sonsuzluğa ancak doğadaki bu oranı, bu dengeyi ve ihtişamı anladığında yaklaşabilir.

Bal arılarının neden peteklerini altıgen yaptığını araştıran matematikçiler, ulaştıkları sonuç karşısında hayrete düşmüştür. Birim alanın en iyi kullanılması ve en  az malzeme ile petek yapabilmek için   süreçteki en muhteşem koşulun, altıgen petekler olduğu bilimsel olarak da  ispatlanmıştır.  Doğada buna benzer milyonlarca kusursuz yapılanma mevcuttur.  Örümcek ağından  karınca yuvasına , bitkilerin  taç yapraklarından  ağaçların gövdesine kadar her bir zerrede, manevi özün gizemi saklanır. Bu  ölçme ve biçme, tek tek sayma işlemi orantılıdır, dengelidir, ritmik bir uyum içindedir.

Biz, her şeyi bir ölçü ve denge ile yarattık, (Kamer 49)

Biz, her şeyi tek tek yazıp, saymışız. (Nebe 29)

Bedenimizde saklı ve açık yapılarda, epitel dokuda, DNA’da  hatta  saç telinde bile rastladığımız geometri , Güneş sisteminde  ve gezegenlerin sıralanmasında da karşımıza çıkar.

İşte tüm evrendeki bu oranı , bu kusursuz düzeni, nizam ve intizamı temsil eden kutsal imge, Yaşam Çiçeğidir.Ve evrenin çok boyutluluğu ile insan dinamiklerinin sınırsızlığını temsil eder. Çünkü içinde tüm yaratılış formlarını barındırmıştır.Yaşam çiçeği, Evren- İnsan realitesini içeren uyum ve denge yasasını anlatır.Yaşam çiçeği evrenseldir. Kadim Mısır’dan İslam medeniyetine kadar uzanır.

Yaşam Çiçeğine çiçek denilmesinin nedeni, sadece çiçeğe benzemesinden deği,l meyve ağacının evrelerini temsil etmesinden dolayıdır da. En dış çember dahil, iç içe geçmis 20 çemberden oluşur ve her şeyin sırrını içinde sakladığına inanılır. Bizlerin resimlerini gördüğümüz yaşam çiçekleri aslı küre şekli olan çok boyutluluğun, iki  boyuta indirgenmiş halidir.

Dünyanın çok farklı coğrafyalarındaki arkeolojik çalışmalarda, Yaşam Çiçeği sembollerine rastlamak mümkündür. Türkiye’de, Burdur müzesinde bir lahit kapağında, Manisa müzesinde, Hacıbektaş-ı Veli türbesinde bir çeşmenin üstünde ve Efes Antik Kentinde yüzyıllar öncesinden günümüze yansımız sembol örnekleri bulunmaktadır. Bu sembol,  Güney Amerika’dan  Ortadoğu’ya , Asya’dan Afrika’ya uzanan bir gizeme sahiptir.

Bütün evren, bu kutsal küreden doğmuştur. Bu küre, koşulsuz sevginin sembolüdür.  DNA ve RNA’mız bu holografik modelden türemiştir. Hücrelerimizdeki en küçük atomik parçacığın modeli budur.

Yıllardır yaptığımız tüm eğitimlerde Yaşam Çiçeğini de içine kattığımız uygulamalar sonrası öğrencilerimizin aldığı  olumlu sonuçlar, bizleri bu konuda yeni çalışmalar yapmaya yönlendirdi. Araştırmalarımız ve uzun soluklu çalışmalarımız sonrasında  tüm bu gizemin ,İnsan DNA’sının ve kutsal geometrinin alt yapısını 25.kare  görsel tekniği ile biraraya getirdik. Kuran-ı Kerimin sırlı surelerini  ve tüm sayfalarını  belli bir ritimde bu sembollerin altına yerleştirdik. Dünyada ilk kez yapılanan böylesi bir çalışmanın, özellikle içinde bulunduğumuz bu dönem için önem arz ettiğinin bilincindeyiz.

6 çeşit görsel ve  8 çeşit subliminal ses kaydının içinde bulunduğu bu çalışmayı seminerimizde farklı boyutları ile anlattık. Ancak  şu aşamada Thrive 2011 ve Kutsal  Gizemler belgeselleri  sizlere sezinlemeler yapacaktır. Dünyada çok az insana nasib olan bu teknik ile kişi, tüm kadim üstadların kullandığı ve Alem-i Mananın iskeleti konumundaki bir bilinç ile uyumlanmaktadır. Ve bu sembollerin arkasına hem ses hem de görüntü olarak yerleştirilmiş  Kur’an sureleri derin gerçekliği altın harfler ile işlemektedir.

İlimle şifanın tüm bilinç katmanlarımıza nakış gibi işlendiği, Altın Çağ hakikatı  her birimizde ortaya çıksın İnşallah.

Kubilay Aktaş

2013 Sarıyer