Ne maddi ne de manevi bedenine çer-çöpü azık edinme. Maddi bedenine biyolojik, manevi bedenine de psikolojik hastalıkları davet edersin. Sadelik, bedenine hafiflik, ruhuna asalet getirir.
Ömür, birbirinden müşkül sorularla teşekkül edilmiş binbir basamaklı bir merdivenden ibaret. Sabrı geride bırakarak, çabuk çıkacağım deyip, üçer beşer çıkarsan o basamakları, hem düşme ihtimalin yükselir hem de yükün ağır gelmeye başlar. Ağırlıklarını bıraktıkça yükselir, yücelirsin.

Hızlı ateşte pişen ekmeğin dış kabuğu pişmiş gibi görünse de içi hamur olur. Yiyen kişinin midesini ağırtır. Sen de aceleciliğin ile hızla pişip kemalâta ermek istiyorsun. Zahirin pişmiş gibi görünse de bâtın kısmını pişirmedikçe hem kendine hem de etkileşimde bulunduklarına hayrın dokunmaz ve hatta zarar verme ihtimalin de yüksek olur. O halde sabret... Zaman'a sabrederek an'ını kıymetlendir...An'ın kıymetlenince belki de özündeki "ahsen-i takvim" sırrına vâkıf olacaksın kim bilir?

Tefekküre dokun, teşekkürle hisset. Amelini ancak ihlas ile muhafaza edebilirsin, zira ihlassız amel kişiyi müflis kılar. İdrak edemeyeceğin kadar çok davetçi Hakka çağırırken seni, sen tutup bir müfside uyarsan, iradene zûlüm, sana verilen emanete ihanet etmiş olursun.

Hakikati aradığın yolda ayağına batan dikenlere aldırış etme. Onu bulduğun zaman, çektiğin meşakkatler elem değil lezzet verecektir sana... O halde şükret ki talip olduruldun bu yola. Ve yine şükret ki rehberin hazır beklemekte seni. Duayı bırakma ki mânâ gözünün ışığı söndürülmesin... Ama tedbiri de elden bırakma. Yalnız bir şartla ki, tedbirden sonra Ali'nin (r.a.) Zülfikârı gibi iki başlı kılıç olan 'teslimiyet ve tevekkül', yeisi hiçlik derelerine yuvarlasın...

Aynur Erden
Kur'an Terapisi